Yıl bin dokuzyüz seksen, Turgut Özal iktidarı bir çok yenilik yaptı. Özal’ın sık sık dilinde düşürmediği bir sloganı vardı ‘Türkiye Çağ atlatıyor “. Evet gerçektende Türkiye çağ atlatıyordu. Bir çok yenilik ANAP iktidarı döneminde oldu. 1983 yılı sonunda iktidara gelen Özal Hükûmeti, Türkiye’nin çağdaş medeniyet seviyesine hızla erişmesi için cesur ve köklü hamleler yapmıştır.
Bunlardan bazıları ;
-Ferdi, devletin karşısında imtiyazlı kılan serbest piyasa ekonomisi işlerliğe kavuşturulması,
-Türk parası bakımından çok önemli bir hedef olan konvertibiliteye geçilmesi ve 1981’de kalkınma ve gelişmemizi durdurma boyutlarına ulaşmış olan altyapı ve enerji eksikliğimiz giderilmişti.ayrıca Telekomünikasyon. elektrik.
ve karayolların gelişmesi o dönemde başladı. 

KÖYLERE GELEN İLK TELEVİZYON
1983’lerden itibaren en ücra köyler bile ilk kez elektriğe kavuştu. Ben ilköğretime gidiyordum, o yıllarda ilk televizyonu köye getiren ailede bizdik. Televizyon izlemeyi gelen yakın komşular ve akrabalar oturma adasında adeta bir bayram yerine dönüştürüyor ve bu kesintisiz her akşam devam ediyordu evin hanımları, genç kızları misafirlere çay ve atıştırmalık bir şeyler taşıyıp duruyordu.
O zamanların en popüler dizi filmi Aliş ile Zeynep dizisiydi, tabii ki tek bir televizyon kanalı vardı, oda TRT 1 ‘di. Dizide bir iki genç arasında geçen bir aşk hikayesi işleniyordu. En masum bir öpücük bile izleyenleri utandırıyor ve sırtlarını çevirmesine neden oluyordu. “ Tüh tüh ahlaksızlar” gibi söylemlere neden alıyordu. Tepkilerini dile getiriyordu.
Evet insanlar ahlaklı ve gelenek göreneklerine çok daha bağlıydılar, Büyük ailer vardı ve büyüğe saygı, küçüğe sevgi esastı. Manevi değerler daha üstün, maddiyata ise fazla değer verilmezdi, işte o gün kırılma noktası oldu.
O günden sonra toplumsal yozlaşma, ahlaksızlık ve utanmazlık perdesi aralandı.
Teknolojik gelişmeler insanların hayatını her ne kadar kolaylaştırdıysa, bir o kadar da erezyona uğratı. O günden sonra Anadolu’da hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Köyler büyükşehirlere özellikle batıya doğru büyük bir göç vermeye başladı ve durmadan köydeki hane sayısında azalmalar yaşandı. Batının hamburgeri, sahte şaşalı rengi daha sonra nasıl ki koca Sovyetler Birliğini yıktıysa , öncesinde kadim Anadolu ‘nun değerlerinide yer bir etti. 

Hiçbir zaman göçlerin ana sebebi ekmek meselesi değildi, mesele bu saatte dünyanın girdabına insanları sürükleyen teknolojik gelişmelerin insanların aklınıda gasp etmesiydi. Tıpkı bu gün 3 milyonluk traktörlerin kapıda çürütülmesi gibi , üretim yapmamak için artan mazot fiyatlarını bahane eden lümpen bir toplumun oluşması gibi.
Aklını kafatasında tutanlar köylerinde kaldılar, ancak yinede gençleri tutamadılar ve yaşlı kesim ile köyler ayakta kalmaya direniyor.
Türkiye toplumunun refah düzeyini baz aldığımızda refah ve huzur içinde yaşayanların kırsal kesimde yaşayanlar olduğunu görüyoruz. Bir inek ile düşük model iyi bir otomobil alınabiliyorsa tarımın ve köy hayatın teknolojiye hiçbir zaman yenilmeyeceğinin realitesidir.
İlk insandan son insana kadar hiçbir zaman önemini kaybetmeyen tek sektördür.
Ancak köylü şapkasını önüne koyup düşünmezse, küresel kapitalist firmalar her bir köyü kendilerine bir çiftlik yaparak köylüleri de maraba olarak çalıştırma projelerinin hayata geçmemesi için hiçbir sebep kalmayacaktır.