7 bin 500 lira olacağı söylenen ama hiçte öyle olmadığını sonradan öğrendiğimiz bu yetmemiş gibi yatırılmayan bayram ikramiyesiyle birlikte, çekmeye gittiğim emekli maaşımı, çekmek için bankaya doğru yönelirken elimi attığım cebimde bankamatik kartımın olmadığını farkedip, bankaya gitmekten vazgeçtim ve güneşin verdiği rehavetle bu günü kendime ayırayım düşüncesiyle, kısa da olsa vakit geçirecek bir park aradım. Neticede ben de resmi bir emekliyim. Keyif yapmaya benim de hakkım var! diyerek...
Ve hemşehrimin başında olduğu Özgürlük adı verilen, CHP kalesi olarak bilinen Bakırköy'de değil, AK Partinin kalesi olarak bilinen İstanbul Pendikte bulunan meydana girdiğimde, ilk karşıma çıkan görüntü bu ülkede insanların neden karşı karşıya getirildiği ve neden birbirine kırdırılmak istendiğini bir kez daha sorgularken; karşımdaki manzara, yok denen ama insanların var etmeye çalıştığı demokrasiyi kendilerinin oturttuğunu gördüm.
Zira karşımdaki manzara 'işte istenen demokrasi bu' dedirtiyordu. Çünkü benim gördüğüm manzara insanların çatışmadan, kavga etmeden bir arada yaşayabileceğini gösteriyordu.
Bunun sebebi ise şu an bu yazıyı yazarken sandalyesine oturduğum, domuz askısıyla insanlara işkence etmekle suçlanan ama misafirperverlikleriyle öyle insanlar olmadıklarını ortaya koymaya çalışan HÜDA-PAR'ın çadırındaydım.
Karşımda Memleket Partisi çadırını kurmaya çalışıyor, solumda iktidardan gideceği söylenen AK Parti, onun hemen arkasında lideri 100 bin imzayı bulmayan ve cumhurbaşkanı adayı olamadı diye 5 yıldır ortağı olduğu AK Partiyi yeniden eleştirmeye başlayan Vatan Partisi ve Zafer Partisinin çadırı vardı.
Son dakikada çok eleştirdiği Erdoğan ile cumhur ittifakına destek veren Yeniden Refah Partisi'nin AK Parti'ye dayadığı çadırıyla HDP/Yeşil Sol Partiye komşu İYİ Partinin ise AK Parti'nin karşısında, onun yanında da MHP vardı.
14 Mayıs'tan sonra iktidar olacağını söyleyen CHP çadırının olmadığı ama sıraya girmiş insanların önünde beklediği lokmacının yanında kurulacağı söylenen CHP çadırının gelmesini bekleyen partililere ve İlçe binası aynı meydanın karşısında olan Saadet Partisi Pendik İlçe teşkilatı da gözüme ilişiyordu.
Kısacası bu ülkede kavga etmenin Kürt-Türk, Alevi-Sünni diye ayrıştırmanın kimseye yarar getirmediğini ve istense hepsinin aynı alanda, aynı meydanda kardeşçe yaşayabileceğinin en güzel örneğiydi Pendik meydanında gördüklerim..