Seçim arefesinde atılan yeni temellerle,başta depreme olmak üzere doğal koşullara ve insani yaşama uygun konutlar yaptığını iddia eden mevcut iktidarın ülke genelinde başlatmış olduğu kentsel dönüşüm projesinin ne kadar başarılı olduğu konuşuladursun, başta memleketim Ardahan’da olmak üzere bir çok kentte yeni konutlar yapan TOKİ de tartışılmaya devam ediyor.
Son depremlerle birlikte ülke genelindeki yapılaşma kültürünün modern dünyanın tam tersi çadır devleti anlayışıyla devam ettiğini ileri sürenlerle bilimi ve teknolojiyi harmanlayıp çağa uygun yapılaşmanın fay hatları üzerinde bulunan bir ülkede elzem olduğunu belirtenler tartışılırken yol yaparken yağmur suyu kanalını yapmayan bir anlayış, sel sularına kapılıp çamur deryası içerisinde bebeği ile birlikte kaybolan hemşireyi günlerce arayıp bulamazlar.
Gerçi göçebe ve çadır kültürü ile yetişip yoğrulmuş bir toplumun modern yapılara teknolojik bilimsel dünyaya bakışının önünü kesen kadercilik anlayışının aşılamadığı bir dünyada yapı kültürü başta olmak üzere modernlikten ve mimariden bahsetmek de o kadar saçma olsa gerek.
Evet başlığımıza dönecek olursak yol kenarlarına dikilen modern sanılan çekici dış görünüşlü binalarla süslenen ve adına şehir, kent yetmedi metropol denilen yerleşim alanlarının arka yüzüne baktığınızda kent içinde köyler görmek de mümkün.
Bunu daha net görmek için de memleketim Ardahan’ın yeni mahallesinde ve Göle yolu üzerinde yapılan toki evlerinin gölgesinde kalan köy evlerinden beter derme çatma yapılar, sanayinin baş kenti denen Kocaeli'nde ülkenin en büyük metropolü İstanbul’un içinde kalan köylerden beter sözde mahallelere, arka sokaklara, ilçelere bakmak yeter de artar bile.