36 yıla yaklaşan gazetecilik mesleğimin verdiği tecrübemi yoksa 'Benim olsun tek olsun' ya da 'Benimi gözümü, onun iki gözünü' çıkar demeyip, ideolojisine, rengine, diline, dinine değil insan oluşuna bakıp, bir insan olarak 'her insan bir cevherdir' diyerek o cevherin üzerinde ki tozu dumanı alıp, hak ettiği yerde olmasına verdiğim omuzdan mı bilmem ama bir cevher daha bulmanın mutluluğunu yaşadım desem inanın.
'Allah herkesin kalbine göre versin' diyerek bugüne kadar 'Benim varsa onunda olsun, onun varsa benim kazancımdır' bakışıyla birçok gazeteci yetiştiren, başarılarını ortaya koyan iş insanlarıma, siyasilerime vermeye çalıştığım desteklerden birini daha vermeye çalıştığım ama başta anlamlı, muhteşem haberlik çekim ve fotoğraflarıyla asıl desteği onun bana verdiği yeni bulduğum cevherim olduğunu far ettiğim Karip Cankan'ın benim 'kazcı dernekler' adını koyduğum kendi köy derneğine yazdığı mektupta anlıyorum.
Evet, cevher olduğunu tanıştığımız günden bu yana his ettiğim ve en önemlisi doğalgazı gibi gazetecisi olmayan Damal, Hanak ve Posof bölgesinde yaşananları saf, temiz duyguları ile kendisine ait sanalda paylaşıp, bölgenin sorunlarını kendince dile getiren ve benim destek isteyip, gazeteciliğe yönlendirmeye çalıştığım ve 'Leb' demeden 'Leblebi' yi hemen anlaması kabiliyetiyle bölgede çektiği fotoğraf, görüntülere eklediği kısa notuyla kısa sürede birlikte gerek yerel de, gerekse ulusalda kısa sürede güzel haberlere imza attığım yeni cevherim Karip Cankan dün gece yazdığı mektubu onun gibi yeni gazeteci adayı cevherim Baran'a atığı, teknolojik kızıma seslendirmesini rica ederken u cevherleri nasıl olup bulunabileceğini ve bu yönleriyle de topluma katkı sunacaklarını bir kez daha anlıyor, mutlu oluyorum.
Evet, yeni cevherim Karip Cankan'ın gerçek cevher olduğu ve dahil onca gazeteciyim diye geçinip, bir haber yazamadıkları gibi günlük bir yorum yapamayanlar aşağıdaki yazıyı bir okusun, görsünler cevheri diyerek Karip Cankan'ın kendi köy derneğine yazdığı mektubu aynen yayınlamayı ve okurlarımın da okumasını tercih ettim.
İşte o Mektup;
SILADAN GURBETE MEKTUP
Sevgili kardeşlerim, köylülerim ve değerli başkanım
Satırlarıma başlamadan önce selam eder büyüklerimin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim.
Kıymetli ve genç başkanım Doğukan Sağkal..
Öncelikle dernek başkanlığını ve yönetici arkadaşlarımı kutlar görevinizde başarılar dilerim. Başkanım nasılsınız iyi misiniz ne var ne yok oralarda.
Diyorlar ki İstanbul da her şeye o kadar zam gelmiş ki millet eli koynunda iki büklüm olmuş. İnşallah bütün ailelerin, gençlerin işi gücü vardır ele muhtaç değillerdir.
Köyümüzün çocukları, gençleri, yaşlıları, hanımları nasıllar sağlıkları yerinde mi?
Haberlerde görüyoruz büyükşehirlerde çocuklar gençler bu zamanlarda sigara, alkole, uyuşturucu madde kullanmaya daha fazla meyil gösteriyormuş.
İnşallah köyümün gençlerini yapacağınız sosyal aktivitelerle, dost meclislerinde ağırlayarak bu belalardan uzak tutarsınız. Geleceğimizi, ümitlerimizi bu zehirlere bırakmayın.
Dernek yönetimi olarak ne yapıyorsunuz sosyal kültürel aktiviteleriniz, darda olana ekonomik destekleriniz var mı?
Yoksa sizin de işiniz gücünüz bizim gibi her gün bir muhtar adayı çıkarmak mı siyasetle uğraşmak mı?
Değerli başkanım bu sene köyümüzde muhtar adayı çok. Geçenlerde adı geçenleri liste halinde paylaştım belki görmüşsündür. Herkes iyi niyeti ile köye bir değer katmak için çalışıyor, çabalıyor. Hayırlısı ile bu süreci de sağ salim atlatıp en iyisini seçmek bize düşecek.
Başkanım köyü soracak olursan Allah geçen yılı götürdü bir daha öyle bir yıl göstermesin çok acılar yaşadık. Sizler orda biz burada acılara tanık olduk gözyaşımızı onlara akıttık, gencimizi yaşlımızı kara toprağa verdik.
Şükür ki şimdilik bir yaramazlık yoktur yağımızla kavrulmaya çalışıyoruz ama ne fayda biz de burada sanki İstanbul'daymış gibi yaşamaya başladık. Markete manava bağlandık.
Haftadan haftaya Damal’a gidiyoruz pazardan alıp getirip tüketiyoruz, üretmek yok.
Ambarımızda bir avuç zahire bile yok ne tavuğumuz, kazımız ne atımız, itimiz ne de koyunumuz kuzumuz var. Üç beş ineğin umuduna kaldık onu da hay ediyorlar ki kayıp edeler de göçe yelteneler. Köyün 30 yıllık emektar çobanı Dursun Türkmen bile göç ediyor.
Muhtar adaylarımız bile artık buna göre vaatler üretiyorlar. 117 hanelik köyde 17 muhtar adayımız var. Adayların öyle projeleri öyle vaatleri varmış ki köyden yaylaya atlı gaçkalar ile turlar yapılacakmış gezi turları aynı İstanbul adalar gibi modern yaylacılık yapacaklarmış.
Hayvancılığı bırakacakmışız, hepimiz ağa olacakmışız. Ağa inekleri sağacak Suriyeli Afgan bulacak onlar bulamazsa sen bulacaksın başkan. Köyün nüfusu günden güne azalıyor.
Köydeki çocuklar bile beden olarak burada olsalar da kafaları sanal ortamda, hayalleri büyükşehirlerde. Maalesef durum böyle bu memleketin bu köylerin hali ne olacak?
Dernekler olarak Federasyon olarak bu konuyla ilgili çalışmalar var mı? Yağmasanız da gürleyin içimize su serpin. Uzun uzun düşünüyorum geleceğin fotoğrafı gözümün önünden geçiyor ödüm kopuyor felaketi görür gibi oluyorum.
Mahmut Fişenk derdi ki "ola baba beni benim derdim öldürmüyor elin derdi öldürüyor". Şimdide beni benim derdim değil köyün geleceği milletin derdi öldürüyor.
Belediye Reisleri bile hizmet ettikleri ilçeden göç ediyorlar ağlayasım geliyor başımı alıp da diyar diyar kaybolasım geliyor. Başkan bu işler şahısların yapabileceği işler değil artık. Sizin gibi kuruluşların sorunu oldu.
Köyler kültürler paradan maldan mülkten önde gelmeli. Bu da sizlere düşüyor. Sizden rica ediyorum yazın köye gelen kışın gidenlerle konuşun ikna edin buraya gelince tarla eksinler hayvancılık yapsınlar yağını peynirini yapsalar etini ununu her şeyini alıp gitseler daha güzel olmaz mı bu artık olmazsa olmazlardan biri oldu.
Bu yaz bir uygulama başlattık köyde ne kadar gurbetçi, emekli varsa her akşam 17.45 - 19.00 arası köyden eski köprüye kadar yürüyüş yapıyoruz.
Belki 40 belki 50 kişi katılıyordu çokta güzel oluyordu. Çok güzel tarihe not düşecek fotoğraflar çektik ama bunu üretime dönüştürmemiz lazım.
Gurbette doğan büyüyen çocuklara köyünü Ata dede topraklarını sevdirmenin yolları çalışmaları var mı? Yeni evlenecek gençlerimizden köylüler olarak ricamız var. Evlenen gençlerin en azından yazın nişanlarını köyde, yaylada yapmasını istiyoruz. Köy de ne düğün ne de nişan kaldı.
Köylerimiz sessiz davulsuz zurnasız kaldı. Yani anlayacağın düğünler size cenazeler bize kaldı ağlaya ağlaya iki gözümüz iki kan oldu. Kendimize dipte köşede davul zurna çaldırıyoruz. Bizim günahımız ne bizim de gülmek oynamak hakkımız değil mi? Milletin efendisi köylüydü lafını bize unutturdunuz.
300 haneye varmışsınız İstanbul’ da. Siz orda aileyi büyütürken biz burada ufalıyoruz. Bak bunu derken aklıma geldi madem orda ki ailemiz bu kadar büyüdü hep bir aradalar bu seçimde bir muhtar adayı çıkarın birliğinizi gösterin.
Eskiden köyde muhtarlık zamanı çok çekişmeli bazen de kavgalı olurdu artık bunları geride bırakmanın zamanı geldi. Siz gençler bir araya gelin bir muhtar adayı çıkarın bütün köylümüz onun ardında olsun. Birliğinizi dirliğinizi gösterin.
Kazanamazsanız bile orada bu birlik mesajınızı ve gücünüzü gösterin. Birlik oldukça dirlik olur derler benim tek dileğim köyde ve gurbette bütün köylümüzü bir bütün olarak görmektir. Bunu siz genç arkadaşlarımın sağlayacağına eminim.
Bir ağabeyiniz olarak yöneticiliğin zorluğuna karşı size nasihatlarım olacak. Görevinizi yaparken öfkelenene karşı uysal ol, gücenen canların gönlünü almasını bil, aciz olana hoşgörülü ol, anlaşmazlıklarda adil ol, haksızlık edene sabırlı ol bağışlamasını bil. Bu faziletler sizlerde fazlası ile var. Ben bu vesile ile hatırlatmasını yaptım sadece.
Bizim Aileyi soracak olursan kardeşim de muhtarlık için köylünün huzuruna çıkmayı düşünüyor eğer köylümüzün desteği olursa 5 yıl daha birlik beraberlik içerisinde ailecek hizmet etmeye devam edeceğiz yoksa da herkes kendi yoluna deyip ibo kirvenin oğulları gibi her birimiz bir tıra çıkarak yollara düşeceğiz.
Satırlarıma Son verirken tekrardan selam eder büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim 27.01.2024 tarihinde gençlik toplantısına manevi desteklerinizi, müsait olan canların da katılımını bekliyoruz. Mektubuma cevaplarınızı acele beklerim.
Eski Başkan mektup yazardı bizde çıkarıp çıkarıp okurduk bizi mektupsuz parasız pulsuz bırakmayın İstanbul’un taşı toprağı altın diyorlar parayı çuvalla taşıyormuşsunuz Mezarlık Duvarlarımız örülecek çocuk parkımız yapılacak bizi de düşünün adına kurban olayım
Saygı ve sevgilerimle.. Hoşça kalın.
Karip CANKAN