Hızla akan zamana yetişmeye çalışırken birlikte çok güzel, tatlı anları yaşadıklarımın yanında onca tatsızı, narsisttleri geride bırakıp, tüm zorluklara, sıkıntılara karşın inadına birlikte yaşadıklarımla bir yaşa daha adım atarken, ağıran dişin başıma verdiği acının işkencesiyle yeni bir yaşıma daha adım atıyordum...
'Her yaşa bir diş' diyecek olacağım ama 32 dişin iki katına doğru giden bir yaşa ulaşmak için hızla aldığım bu yolda ağıran dişim gibi ne acılar, görüp, yaşadığımı da hatırlıyordum..
Ama Savaş ve Deniz kardeşlerimin genç yaşta beni erkenden terk etmeleri gibi onca acı kayba karşın bugün hala hayatta ve benimle olan sevdiklerimle olduğuma da seviniyordum..
Ve bir dişin ağrısıyla bir yaşı daha bitirip, yeni bir yaşa merhaba diyordum dost, arkadaş, okur ve sevenlerin ‘Doğum günün kutlu olsun dost..’ mesajlarına teşekkür ederken..
Eski ama unutulup, eskimeyen dostluklar..
Yeni gümrük vergileri uygulayan Amerika'da, wc'lerine ülke bayraklarını dizen Avustralya'da Altın ve Elmas arayıcılarını aratmayan bir mücadele ile şu İstanbul metropolünde arayıp bulduğum onca değerimizle karşılaştığımı gerek haberlerimde gerek ise bu köşemin satır aralarında görüyorsunuzdur.
Aslında çoğu ile 80 yıllarda başlayan gazeteciliğimle birlikte 90 yıllarında bire bir tanıştığım ama gerek kendi özel sorunlarım, gerek ise bizzat yaşadığım Marmara depreminin en büyük sebebi olduğu 99 yılında ki sevdam dediğim memleketim Ardahan'a geri dönüşüm dolaysıyla ayrılmak zorunda kalmıştım.
Ama kimisiyle telefonla, kimi ile zaman zaman geldiğim ve bu aralar bir hayli uzun süredir kaldığım İstanbul'da sevdiklerimle olmaya, onlarla görüşmeye dostluğumu sürdürmeye devam ettirdim.
Ancak hayatın acımasız çarkları dolaysıyla yaşam mücadelesi verirken aramızda ki ayrılış zamanının uzaması, benim sınırda bulunan serhat'ta sık sık çıkamamam, onların ata dede yurduna çeşitli nedenlerle gelememesi dolaysıyla çoğu beni unuttu, sanırım yaşlandığımdan, torun dedesi olduğumdan dolayı olacak kin ben de çoğunu hatırlayamaz oldum..
Ama baki dedikleri dostluklarımız hep kaldı kalplerimizin bir köşesinde..
İşte dün gerek yaşamak, başta hepimizi strese sokup, erkenden diş döktürüp, yaşlatıp, saç, sakalları beyazlatan maddi sorunlar onca imkânsızlıklara karşın TEMPO TV'de ki Gazetecilerle Gündem'i devam ettirmek, Ardahan'da ki gazetelerimize katkı sunmak içini gerek ise şu an okuduğunuz siteyi güncellemek için uykusuz kaldığım bir gecenin daha sabahında kalkıp, telefonla randevulaştığım o dostlardan biriyle daha buluştum.
Aynı zaman da babalarımızın dost olduğu, arkadaşım, akrabam Ardahanlı bir çok dostum gibi iş hayatında başarısına başarı katan ve o gün İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Denetim Kurul Üyesi Ardahanlı İşadamı, Akgün Teks.San. Tic.Ltd.Şti. Yönetim Kurulu Başkanı olan ve uzun süredir görüşemediğim, hemşeri sahasında niye çekildiğini anlamadığım iş insanı Ensar Özer'le olan randevuma doğru yol alırken, bir dönem gazetecilik yaptığım ve bu dostlarımın çoğunu o zaman tanıdığımı hatırladığım bir zamanların basın ve medya merkezi olan Cağaloğlu'na doğru gittiğimi de hatırlıyordum..
Diktatörlükte Hitlerden sonra mı önce mi denen Stalin'lern yönetim anlayışın dağıttığı SSCB'nin Rusya olması sırasında baskıcı rejimden kaçıp, daha özgür denen Türkiye'ye ilk girişlerinde memleketim Ardahan'ın Posof/Türkgözü Gümrük kapısında girip, bizlerle ilk kez tanışan ve biz Ardahanlıların değerini bilmediği, birilerinin Nataşa deyip, aslında altın yumurtlayan turizmi elinin tersiyle geri ittiği, Rusların büyük çoğunlukta ticaretine damga vurduğu Aksaray'dan Beyazıt'a doğru yol alırken Laleli'de ki tekstil sahasın da olduğu gibi yurt içi ve yurt dışına damgasını vuran Akgün markasıyla karşılaştım 'Sanrım randevu yerime geldim' derken..
Ama gittiğim alanda bu markanın asılı olduğu mağaza sayısının çokluğu dolaysıyla şaşırıp, yeniden aradığım iş adamı hemşerimim beni, kalbinin tüm sıcaklığı ile karşılaması ve o gördüğüm Akgün markalarını yabancı olmadığını belirtmesi özlediğim dostumla ayrılışımın üzerinde geçen yıllarda başarısına başarı kattığını göstergesiydi..
Ancak o kadar ekonomik güce, etkili çevreye sahip olmasına karşın Ardahan'ın saygın iş adamlarından Tevfik Özer'in oğlu olduğunu unutmayıp, dedesi ve babasının mütevaziliğini üzerinden barındıran, ve ben Cağaloğlu'dayken sırtında bana gazete kağıdı topu getirdiğini unutup, nerede, nasıl elde ettiklerini bildiğim imkanlarla sonradan görme üç kağıtçılar arasında yer alanlar gibi şımarmayan Ensar Özer gibi ne kadar çok değerimizin olduğunu bir kez daha hatırlıyordum, onun bana Ardahan'ı koklamak istercesine sarıldığını his ederken..
Evet daha dün denecek o yıllarda yine bir dostumu, akrabamı, arkadaşımı, Ardahanlı hemşerimi bulmuştum şu koskoca güzel ama belediye başkanı, 301 öğrencisi gibi Demirtaş'ın da aralarında olduğu ve 301 bini geçen mahkûmlarla dolu ülkenin hapishanelerden birisinin olduğu Silivri'si ile 39 ilçeli, 152 köyü olan İstanbul'u karış, karış gezip, 'Küçük bir reklamla özgür basın' umuduyla onca sevdiğini kayıp edip, 56'yi bulan yaşımla ülkenin en büyük metropolünü artık yorulan dizlerim ve dizelerimle dolaşırken onca sevdiğim, benden çekip gidenler gibi bir yaşı daha geride bırakıyordum, 'İyi ki doğdun Fakir Yılmaz' diye mesaj bırakan, arayıp, kutlayanlara tek tek teşekkür ederken..