Ramazanın başlamasına saatler kala zappinglediğim tv kanallarının hemen hepsinin abdestlerini alıp, ilahi müzikler eşliğinde yayına geçtiklerini gördüğüm bir sırada bir dostumun tik tok aracılığı ile diğer bir sevdiğimin whatsapptan bana attıkları iki mesajı izliyor ve okuyordum.
Ve “Milleti cehennemle korkutup, cenneti para karşılığı satıyorsunuz. Sıkıysa cehennemi satın!” diyen Martin Luther'in çok az olduğu bu dünyada diğer bir cennet hayali olan 'barış' kelimesinin çok konuşulduğu şu günlerde Aziz Nesin'i bana hatırlatan tik tok mesajını izlerken bizim gibi safların kaçının Martin Luther olduğunu acaba kaç kişi biliyor diye düşünüyordum.
Çünkü yüz yıllar önce yaşandığı iler sürülen ama bana göre hala yaşanmaya devam eden 'Milleti cehennemle korkutup, cenneti para karşılığı satıyorsunuz.' diyen Martin Luther'in yaşadıklarının aynısını yaşayan Aziz Nesin'in 'Ağzım oruçlu' demeye hazırlanılan memleket de yaşayan insanlarının %60'ın aptal olduğunu söylediğinde bir doktor kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle mahkemeye verildiğini de bilmez..
Evet, 'Arap Baharı' adı altında Afrika, Arap ve Ortadoğu dünyasında iyi satış yapan 'Barış' kelimesinin de iyi iş yapığını gördüğümüz şu son yıllarda Aziz Nesin'in yazdığı, söylediği sözleri dolayısıyla benden çok mahkemelik olduğu ve 'Memleket de insanlarının %60'ın aptal olduğunu' tezini Martin Luther gibi 'Adalet yok diye hep şikayetçi olduğumuz sistemlerin mahkemelerine onaylattığını bilen kaç kişi var?
Bilmem ama barışın yanında umudunda iyi bir pazar bulduğu süreçlerin art arda pazarlandığını ve bunu yutan ülke ve halklarının hiçte az olmadığını da görürken 'Barış gelecek, bahar olacak' denerek uzun yıllar iktidarda kalan ama son 10 yılda tarihin çöplüğüne gömülen 12 devlet başkanları arasında bulunan Saddam'ın, Kaddafi'nin ve son olarakta Esad'ın yıkılan heykellerini ayakları altına alıp, poz verenleri de hatırladım.
Ve o pozların verilmesinin sonrasın da birilerinin yani dünyayı 'din, barış ve demokrasi' diyerek dizayn edenlerin cennet dedikleri kapıların aslında o ülkelerin yer altı, yer üstü kaynaklarının sömürgeci güçlerce cehenneme açıldığını anladıklarında yani aptallıklarını anlasalar da Martin Lutherlerin, Aziz Nesinlerin ne kadar haklı olduklarına çok geç kaldıklarını da fark edildiğini de anımsıyordum..
Evet, yüz yıllar önce yaşayan Alman keşiş, teolog, üniversite profesörü, Protestanlığın babası ve Lüterciliği yaratan, geliştiren ve yayan, Kutsal Kitap'ın Latinceden Almancaya tercüme edilmesinde rol oynayan kişi Martin Luther'in yüz yıllar sonra da Aziz Nesin mahkemelere onaylattığı aptallığı anlatan aslında hepsi birer gerçek olan ama nedense adına alıntı' denen anlamlı sözleri toplayıp, bana yollayan bir sevdiğimin whatsapp mesajı ile gönderdiği yazıyı okuyup, 'yazı çok güzel' diye cevaplayınca 'Senin beğeneceğini biliyordum..' diyordu, beni her gün biraz daha iyi tanıdığını düşündüğüm sevdiğim..
Çünkü, bugün yaşamaları değerlendirmeye çalışıp, bu yaşananları kendimce nasıl toparlar, 'çok güzel ama çok uzun yazıyorsun' diye benden şikayetçi olan okurumla nasıl paylaşırım diye düşünürken, çıktığı mahkemede, “İnsanları, cehennemle korkutup cenneti, para karşılığı satıyorsunuz. Sıkıysa cehennemi satsanız ya” diye savunma yapan ve yargıçlardan birinin; “Cehennemi kim alır ki?” demesi üzerine “Ben alıyorum, parası neyse vereyim” diyerek adı hala yaşayan zamanın Martin Luther'i olan Aziz Nesin'in söylediği sözünün de Luhter gibi mahkemelere onaylattığı da okuruma anlatmalıyım diye düşünüyordum.
Ve 'Ne anlatsam o da kar.. Çünkü er geç yada Luther veya Nesin gibi ölüp gittiğimde elbet birileri beni de anlayacak..' diyerek hiçte erinmeden Nesin'in söylediği sözü dolayısıyla çıkarıldığı mahkeme de yaşadıklarını ve sevdiğimin bana yolladığı yazarını bilmediğiminin için adına alıntı' denen en gerçek yaşanmışları anlatanları da ekleyerek devam ettim.
Evet, Aziz Nesin memleket de insanlarının %60'ın aptal olduğunu söylediğinde bir doktor kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle kendisinden davacı olmuş ve mahkemeye vermişti.
Mahkemeye çıkan Aziz Nesin karşı savunmasında; “Evet doğrudur bu ifadeleri kullandım, ama ben %60'lık bir kesime söyledim, %40'lık kesime bir şey demedim. Bu beyefendi çoğunluğun içine girdiği fikrine nereden kapılmış acaba” der.
Hakim de adama sorar: “Gerçekten sizi kastettiğine dair bir kanıtınız var mı....” haliyle adam olduğu yerde çaresiz, cevap veremeden kalır. Ve beraat eder yazar.
Ama asıl finali müthiştir
bu işin.
Aziz Nesin mahkeme çıkışında kendisini bekleyen gazetecilere şunu söyler... “Memleketimiz insanlarının %60'ın aptal olduğu, mahkeme kararıyla onaylanmıştır.”
Peki, sevdiğim dediğim dostumun bana yolladığı ve 'alıntı' diye değerlendirilen o gerçek yaşanmışlar ve beni anlattığını düşünen o satırlar neydi, birde ona bakalım mı?..
Bir Yanım Nazım Hikmet Misali Gurbette Ölüm;
Diğer Yanım Yılmaz Güney Gibi 'Sürgünde Kral'...!
Küfürlerim! Can Yücel Küfrü Kadar Okkalı;
Şarabım! Neyzen Tevfik İmzalı...!
Umudum! Biraz Cemal Süreyya, Biraz da Mevlana;
Tebessümüm! Rıfat Ilgazın 'Hababam Sınıfı'na...!
Hayallerim! Orhan Veli'den 'İstanbul'u Dinliyorum Gözlerim Kapalı';
Korkularım! Aziz Nesin'in 'Memleket de insanlarının Yüzde Altmışı Aptaldır' Gerçeği...!
Gönül Kapım! Mevlana Gibi 'Ne Olursan Ol Yine Gel' Dese de;
Sabır Kapım! Göle Maya Çalan Nasrettin Hoca Kadar, Sabretmeye Meyilli..!
Dualarım! Hakikat İçin Aklını Yitirecek Hallere Düşen Feriddüdin Attara, Gazaliye, İbn-i Arabilere;
Beddualarim! Hallac-ı Mansur'un 'Kita-büt Tavasında ki, Mel-un Softaların Hepisine..!
Mutluluğum! Adile Naşit, Münir Özkul Filminde ki Turşucu Kavgası;
Endişem! Kemal Sunalın 'Zübük' Filminde ki Zübüğün Halâ, Yaşıyor Olması...!
Sevmelerim! Orhan Kemalin 'Küçük Adamın Notları' Tadında;
Üzüntülerim! Sebahattin Ali'nin 'Kürk Mantolu Madonna"sında..!
Hayranlıklarım! Hacı Bektaş i Velinin, İnsan Sevgisiyle Dolu İlahi Mürşitliğine;
Dostluklarım! Pir Sultan Abdalın 'Bin Cefalar Etsen Almam Üstüme' Şiirinden de Ötesine..!
Vicdanım! Yaşar Kemal'in Eşsiz Eseri 'İnce Memed' Gibi İri Ve Diri;
Hüsranım! Mehmet Akif Ersoyun Kimsesizce Ölümü..!
Kalemim! Keskindir Uğur Mumcu Misali;
Direnişim! Zulme Eğilmez Tıpkı Deniz, Mahir Ve İsmail'ler Gibi..!
Sözlerim! Feyz Almıştır Ömer Hayyam Rubailerinden;
Dizelerim! Şemsi Tebriz-i Kokar Aslında Hafiften, Hafiften..!
İsyanlarım! Hasret'ten Prangalar Eskiten, Ahmet Arif Usta da;
Ve Direniş Şarkım! Sürgün Şehidi Ahmet Kaya'dan, 'Başım Belada" Ve benden de 'Özel hayat anlatılır mı?' başlıklı yazılarımda sık sık hatırladığım Umay Umay'ın Orospu Kırmızı'sı, benim, 'Sarı Ayçiçeği aslında karadır..' başlıklı yazım..
Neyse bitireyeyim yine uzayan yazımı ve cennetin adının, 'Arap Baharı, Barış veya Süreç' dendiği şu günlerin pardon 'alıntı' denen ama gerçek yaşanmışlar sonrası söylenenlerin, yazılanların ne anlattığını akıllılara sorup, cevabının ne olacağını düşünürken....