5 Ekim 2025 yani bu hafta sonu, önümüzde ki pazar günü İstanbul Kartal Aydos’ta bulunan Saklı Bahçe’de ki düğünümüzle, Alperen Damgacı ile evlendireceğimiz gazeteci kızım Özlem Şeyma Yılmaz’ın mutlu gününe eşlik etmesini umduğum dostları davet etme telaşı ile bir hayli geciken yazım için başına geçtiğim bilgisayarımın sağ alt köşesine gelen sinyali ile son dakika haberini tıklıyorum.
Ve, TRT gibi çalışanlarının maaşları vergilerimizle ödenen ve hepimizin olan ama her iktidarın borazanlığı ile suçlanan AA yani Anadolu Ajansından gelen bir son dakika haberin, okuyorum.. Ve bu haberin hem İsrailce, hem de söz de yadım kuruluşu ülke temsilcilerince adeta siyasi şova dönüştürülen ve başta ekonomik sorunlar olmak üzere ülke sorunlarını bir hayli güzelce gölgeleyen Gazze’ye doğru gidenlerle ilgili olduğunu anlıyorum..
Ve kurucu başkanının Ardahan’ın olan Bülbülan yaylasında çıkan bir kavgaya karışması sonucu Ardahan’da değil, eyalet sistemi misali jandarmaca Ardahan’dan alınıp, Artvin jandarmasına teslim edilip, Artvin’e götürülüp, Artvin Adliyesince tutuklanan Bağdeşen Derneğinin de un yardımı adı altında topladığı paraları götürüp, Bülbülan’ı savunacak olan avukata, köyde ki yoksullara değil, nasıl, nereye, kime gittiği çokta belli olmayan Gazze’ye Filistin’e un yardımı diye deprem çadırı yetmedi topladığı kanları sattı diye suçlanan ve çocukları İngiltereler de okudukları iddia edilen yöneticilerinin çok tartışılan Kızılay’a yatırdığını da haber alıyordum.
Ve, ‘Bağdeşenliler Sumud Filosu’dan önce Gazze’de..’ haberimi yaptıktan sonda AA’nın verdiği, ‘İsrail’in Küresel Sumud Filosu’na saldırısının ardından uluslar arası sularda 24 Türk vatandaşının alıkonulmasına ilişkin soruşturma başlatıldı.’ haberini okuyordum.
Ve Adaletin yok olup, iddiasıyla tartışıldığı, seçilmişlerin, gazetecilerin, sabahın erken saatlerde göz altına alındığı söylenen ülkemde bu haberi görünce 9 yıl önceki yazımı alıp, ‘kızım sana diyorum, gelinim sen duy’ diyerek yeniden yayınlıyorum…
Çünkü komedi pardon tiyatro yok ya neyse ne buna yönelik bir haberi yine hem de 9 yıl önce duymuş ve sanki bugünü his etmiş gibi o günde yorumlamıştım..
Amerika’ya kafa tutuyoruz..
‘Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’de 11 Eylül saldırısıyla ilgili Suudi Arabistan’a dava açılmasına imkan tanıyan 11 Eylül Yasa Tasarısı’nın Temsilciler Meclisi’nden geçmesini değerlendirirken “11 Eylül Yasa Tasarısı’nın kabul edilmesinden ötürü üzüntü duyduğumuzu ifade ettik. Bu konuda dönem başkanı olduğumuz İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bünyesinde adım atacağız. Dışişleri ve Adalet bakanlarını bu büyük hatanın düzeltilmesi için Suudi Arabistan’ın yanında yer almaları konusunda yönlendirdim” dedi. Erdoğan, Suudi Arabistan’la Yasa Tasarısı’nı hukuki açıdan inceleyeceklerini ve gerekli adımları atacaklarını bildirdi.’
T’24 adlı haber sitesinde okuduğum bu haberin başlığını görünce gülümsemedim değil..
Çünkü 15 Temmuz Darbe Kalkışmasın da parmağı olduğu ve bu kalkışmanın amacının birilerini dizayn etmek için olduğu ve en en önemlisi bu kalkışma ardından Türkiye’ye gelen ABD Dışişleri Bakanının ziyareti ardından Askeri Suriye’ye salındığı iddiaları hala tartışılırken, bizim kalkıp, ABD’ye kafa tutmamız ve dünyanın en korkak ve ABD’ye her yeriyle bağlı olan Arabistan’ın yanın da yer alacağız açıklaması bile yapabiliyoruz..
Yani bir iki tankı sürmüşken Ortadoğu’ya ABD’ye, Rusya’ya ve de Çin’e kadar yürüyeceğimizde inanmaya başladık gibi bir açıklama olan bu haberi okurken haberin bitiminde Kasım ayın da bitecek olan ABD’de ki seçim ardından başta Ortadoğu olmak üzere bir çok bölge ve ülkenin yeniden dizayn edileceğini de okuyordum..
Bilmem ama ABD’ye kızar gibi yapıp, Arabistan’a hukuksal destek vereceğiz derken içeride ki hukuksuzluğu da unutmuşuz..
